Sürekli temizlik yapan kadın - OKB

Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) -ANKARA

Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), takıntılı davranış ve düşüncelerin bireyi istemsizce ele geçirmesi ve bunları kontrol edememe durumudur. Türkçe’de sıkça kullanılan diğer bir ismi ise obsesif bozukluktur. OKB, kişilerin yaşam kalitesini ciddi anlamda düşüren ve günlük işlevselliğini olumsuz etkileyen bir durumdur.

OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK NEDİR?

Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) Hastalığı – ANKARA, tekrarlayan rahatsız edici düşünceler ve rahatsızlığı azaltmak için yapılan davranışlarla kendini gösteren psikiyatrik bir hastalıktır. Obsesif kompulsif bozukluğu olan kişiler, kontrol edemeyecekleri düşünceler, korkular veya görüntülere takıntılıdır. Bu sadece kendiniz için değil aynı zamanda çevrenizdekiler için çok rahatsız edici olabilmektedir.

Obsesyon ve kompülsiyon, OKB’yi oluşturan iki ana kompanenttir. İstemsizce zihne gelen, yoğun gerginlik yaratan düşünce ve dürtüleri obsesyon olarak tanımlayabiliriz. Bu düşüncelerin oluşturduğu kaygı, gerilim ve devam eden davranışlar, ritüelleri veya rutinleri gerekli kılar. Kompulsiyon ise obsesyonların yarattığı gerginliği azaltmak için yapılan tekrarlayıcı davranışlardır. Kişiler kompulsiyonları yaptıklarında geçici olarak rahatlarlar. Bu rahatlama da kompulsiyon davranışının sıklığının artmasına sebep olur.

Obsesif-kompulsif bozukluğu (OKB) olan hastalar, obsesif-kompulsif düşünceleri görmezden gelmeye veya durdurmaya çalışırlar ancak bu durum önlenemez ve kaygı daha da artar. İnsanlar stresi azaltmak için zorlayıcı eylemlerde bulunmaya başlıyorlar ancak bu da kişiler için daha yıpratıcı oluyor. Takıntılı düşünce ve dürtülerden kurtulmaya çalışmak daha kötü sonuçlara yol açar.

OKB’si olan insanlar, onları rahatsız etmeye devam eden istemsiz gelen kaygı düşünceleri sebebiyle devamlı olarak endişe içindedir. OKB‘li kişiler, kapının kilitli olup olmadığını defalarca kontrol ederler veya mutfağa gidip ocağı kapatıp kapatmadığından bir türlü emin olmazlar. Ellerini saatlerce yıkadığı halde temizlenmediğini düşünebilirler. Bunlara benzer yüzlerde obsesyon ve kompulsiyon üretebilirler. Hayatlarını yaşanamaz hale getirebilirler.

Bu psikiyatrik bozukluk, genellikle çocukluk ya da ergenlik döneminde başlar ve erişkinlikte de devam edebilir. Her iki cinsiyette de görülebilir ve kişiden kişiye değişen şiddetlerde ortaya çıkabilir. Bu nedenle, OKB’nin erken tanısı ve tedavisi oldukça önemlidir, çünkü erken müdahale semptomların şiddetini ve yaşam üzerindeki etkisini azaltabilir.

OKB Kimlerde Görülür?

Obsesif kompulsif bozukluk tanımını yaptıktan sonra OKB kimlerde görülür? Bölümünü açıklayacağız. OKB özellikle eski çağlarda çok yaygın bir hastalık değildir. Ancak son yıllarda obsesif kompulsif bozukluk prevalansı artmıştır. Hastalık 1000 bireyden yaklaşık 25’ini etkiler. Hastalığın cinsiyete göre dağılımına bakıldığında, bayanların erkeklere göre obsesif kompulsif bozukluğa daha yatkın oldukları gözlemlenmiştir. Bununla birlikte, erkekler genellikle daha erken yaşta hastalanırlar. Obsesif kompulsif bozukluk her yaşta meydana gelebilir, ancak genel olarak ergenlik ile 30 yaş arasında meydana gelir.

Obsesif Kompulsif Bozukluk Belirtileri

OKB belirtileri, takıntılı düşünceler ve kompulsif davranışlar olarak ikiye ayrılabilir. Bu belirtiler kişinin günlük yaşamını, ilişkilerini ve işlevselliğini etkileyebilir, ayrıca sosyal izolasyona neden olabilir.

Obsesyonlar ve kompulsiyonlar farklı biçimlerde kendini gösterebilirler. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

Kirlenme bulaşma, düzenli ve simetrik olma obsesyonu, kendinize veya sevdiklerinize zarar vermekten endişelenme, sürekli bir şekilde el yıkama, aşırı temizlik takıntısı, bakteri korkusu, duş almak için sürekli bir istek, bir şeyleri sürekli kontrol etme ihtiyacı, belirli bir desene göre sayma, duaları, kelimeleri veya cümleleri dahili olarak tekrarlama gibi bir çok farklı belirtileri bulunmaktadır.

Sürekli temizlik yapan kadın - OKB
Sürekli temizlik yapan kadın – OKB

Takıntılı Düşünceler

Takıntılı düşünceler, bireyin zihnini ele geçirip kontrol edemediği ve sürekli tekrar eden düşüncelerdir. Bu düşünceler genellikle endişe, korku ve rahatsızlık yaratır. Örnek olarak, sık sık hasta olma korkusu, mikrop kapma endişesi, şiddet içeren düşünceler veya dini konulardaki takıntılar verilebilir. Bu tür düşünceler genellikle mantıksız olsa da, birey için oldukça gerçekçi ve kaçınılmaz hissedilir.

Takıntılı düşünceler aynı zamanda kişinin kendi değer yargılarıyla çatışabilir ve bu da suçluluk duygusu ya da utanç gibi olumsuz duygulara yol açabilir. Kişiler bu düşüncelerini kontrol altına almak istese de, bu genellikle başarısızlıkla sonuçlanır ve büyük bir içsel mücadeleye neden olur.

Kompulsif Davranışlar

Kompulsif davranışlar, bireyin takıntılı düşüncelerle başa çıkmak için yaptığı tekrarlayıcı davranışlardır. Bu davranışlar, bireyin hayatını olumsuz etkileyecek kadar zaman ve enerji harcamasına neden olur. Örnek olarak, sürekli el yıkama, sayma, kontrol etme, düzenleme veya tekrarlayan dualar söyleme gibi davranışlar verilebilir. Kompulsif davranışlar aynı zamanda bireyi rahatlatma amacı taşır, ancak bu rahatlama genellikle geçicidir ve takıntılar tekrar baş gösterdiğinde davranışlar yeniden başlar.

Bu kompulsif davranışlar, kişinin kendini güvende hissetmesini sağlamak için bir savunma mekanizması olarak işlev görebilir. Ancak, zamanla bu davranışlar kişinin normal yaşam rutinini bozacak ve stres yaratmaya başlayacak kadar aşırı ve mantıksız bir hal alabilir.

OKB’ye Kimler Yakalanabilir?

OKB, herhangi bir yaşta ortaya çıkabilse de, genellikle ergenlik döneminde başlar. Ayrıca, aile bireylerinde OKB olan kişilerde de risk daha yüksektir. Bu durum, OKB’nin genetik bir yatkınlığı olduğunu göstermektedir. Genetik faktörlerin yanı sıra, bireyin çevresel etkenlerle karşılaşması da OKB’nin gelişiminde rol oynayabilir.

OKB, erkeklerde kadınlara göre daha erken yaşlarda ortaya çıkma eğiliminde olabilir. Ancak, her iki cinsiyette de görülme sıklığı genel olarak benzerdir. Çocuklukta yaşanan travmalar, aile içi stres, ebeveynlerin aşırı koruyucu davranışları gibi etkenler de OKB gelişiminde etkili olabilir. Bu sebeple, genetik eğilimin yanında çevresel faktörlerin de göz ardı edilmemesi gerekir.

OKB Nedenleri Nelerdir?

Makalemizin girişinde OKB nedir? şeklinde makalemize başlamıştık. Bu kısımda ise OKB nedenleri nelerdir? konusunu inceleyeceğiz. OKB’nin nedenlerinde biyolojik ve çevresel faktörler rol oynar. Hastalığın kesin nedeni bilinmemektedir. Hastalıkların en büyük tetikleyicisi “stres”tir. Aile, arkadaşlar veya genel faaliyetlerde yoğun stres yaşayan kişilerle OKB olasılığı artar.

Ne yazık ki, kadınların  zaman zaman yaşayabilecekleri cinsel taciz olayları da OKB’nin gelişmesinde önemli bir etkendir. Bildiğiniz gibi, travmatik bir deneyim yaşayanların obsesif-kompulsif bozukluk geliştirmeleri ve çok zorlayıcı hale gelmeleri çok olasıdır. Evlilik, uzun yaşamdan uzaklaşmak, çocuk sahibi olmak, ciddi bir hastalık geçirmek, sevilen birini kaybetmek, ciddi bir ilişkiyi bitirmek ya da  ciddi bir iş sorunu yaşamak da takıntıya gibi sorunlara yol açar.

Beyindeki nöronların birbirleriyle iletişim kurmasını sağlayan nörotransmitterlerin işlerini yapabilmeleri için serotonin adı verilen bir maddeye ihtiyaçları vardır. Serotonin, insanların refahını, canlılığını ve canlılığını uyandırır. Seratonin yetersizliği olan kişi yorgun, uyuşuk ve cesareti kırılmış hisseder. Obsesif kompulsif bozukluğa da neden olan serotonin eksikliği ebeveynden çocuğa kalıtsal aktarılabilir. Serotonin eksikliği olan çocukların ise ileri yaşlarda obsesif-kompulsif bozukluk geliştirmeleri daha olasıdır.

Yukarıda bahsedilen biyolojik ve çevresel faktörlerin yanı sıra insan karakteri, doğumundan itibaren yaşadığı süreçte yaşadığı birçok olayla şekillenir. Sonuç olarak, aşırı titizlik ve mükemmeliyetçilik gibi özelliklere sahip  kişilerin  genel olarak OKB’ye yatkın oldukları söyleyebiliriz.

OKB’nin Tedavisi

OKB tedavisinde, ilaç tedavisi ve psikoterapi yöntemleri bir arada kullanılır. Tedavi, kişinin semptomlarının şiddetine ve yaşamını nasıl etkilediğine bağlı olarak kişiselleştirilmelidir.

OKB Tedavisi Nasıl Yapılır?

Bu makalemizin son bölümünde OKB tedavisi nasıl olur? sorusunu yanıtladık. Bu durumun tedavi olmaksızın kendiliğinden iyileşmesi olası değildir. Rahatsız edici düşünce ve hareketler yaşam kalitenizi olumsuz etkiliyorsa hemen bir uzmana başvurmalısınız. Obsesif-kompulsif bozukluk tedavisinde ilaç ile birlikte bilişsel-davranışçı terapiden çok fayda görürüz. Her iki tedavi ile de başarılı sonuçlar alınmaktadır.

İlaç tedavisi gören hastaların  düzenli olarak belirli ilaçları etkili dozlarda almaları gerekir. İlaç tedavisi gören kişiler tedavinin olumlu etkilerini ilk 1-2 ayda görmeye başlar. Uzun süreli ilaç kullanımı, sağlığınız düzeldikten sonra bile hastalığın tekrarlamasını büyük oranda engeller. Erişkin grupta ilaç tedavisi ve psikoterapinin birlikte uygulanması öneriyoruz.

İlaç Tedavisi

OKB tedavisinde en sık kullanılan ilaçlar, antidepresanlar ve anksiyolitiklerdir. Antidepresanlar, serotonin ve dopamin gibi beyindeki nörotransmitterlerin düzeylerini düzenleyerek OKB belirtilerini azaltır. Anksiyolitikler ise anksiyeteyi azaltır ve bireyin takıntılı düşüncelerle başa çıkmasına yardımcı olur. İlaç tedavisi, genellikle psikoterapi ile birlikte daha etkili sonuçlar verir ve semptomların hafiflemesine yardımcı olur.

İlaç tedavisi, bireysel farklılıklara göre değişiklik gösterebilir ve bazı kişilerde yan etkiler görülebilir. Bu nedenle, ilaç tedavisi sürecinde doktor kontrolü ve düzenli takip önemlidir. İlaçların etkisini göstermeye başlaması zaman alabilir ve semptomların azalması için sabır ve süreklilik gerektirir.

Psikoterapi

Psikoterapi, OKB tedavisinde oldukça etkili bir yöntemdir. Bu yöntemler arasında en sık kullanılanlar bilişsel davranışçı terapi (BDT) ve maruz bırakma terapisidir. BDT, bireyin takıntılı düşüncelerini sorgulamasına ve bunlarla başa çıkmasına yardımcı olur. Maruz bırakma terapisi ise bireyin takıntılı düşünceleriyle yüzleşmesini ve bunlara karşı koymasını sağlar. Bu terapi, bireyin takıntılı düşüncelerinin gerçekçi olmadığını gösterir ve tedavi sürecine büyük katkı sağlar.

Terapiler, bireyin düşünce ve davranış kalıplarını değiştirmeye odaklanır ve kişiye bu düşünceleri yönetebilme becerileri kazandırır. Psikoterapinin başarısı büyük ölçüde terapist ile kurulan ilişkiye ve bireyin terapiye olan bağlılığına bağlıdır. Uzun süreli ve düzenli seanslar, tedavinin etkililiğini artırır ve geri dönüşlerin önlenmesine yardımcı olur.

OKB’nin Etkileri

OKB, bireyin hayatını olumsuz etkileyen bir bozukluktur. Bu nedenle, tedavi edilmediği takdirde, bireyin yaşam kalitesi oldukça düşer. OKB olan kişiler genellikle sosyal hayattan uzaklaşır ve günlük aktivitelerini gerçekleştirmekte zorlanırlar. Ayrıca, OKB olan kişilerin iş ve okul hayatı da olumsuz etkilenir. Bu olumsuz etkiler, bireyin sosyal ilişkilerini ve kariyerini de tehlikeye atabilir.

OKB ile mücadele eden bireyler aynı zamanda depresyon ve anksiyete bozuklukları gibi diğer psikiyatrik rahatsızlıklarla karşı karşıya kalabilirler. Bu koşullar genellikle birbiriyle iç içe geçmiş ve birbirlerinin semptomlarını şiddetlendirebilir. Bu nedenle, OKB’nin yanı sıra bireyin genel ruh sağlığının da gözetilmesi önemlidir.

OKB’ye Karşı Nasıl Önlem Alınabilir?

OKB, genetik bir yatkınlıkla ortaya çıkabilse de, çocukluk döneminde yaşanan travmalar da OKB gelişimine neden olabilir. Bu nedenle, çocuklarınızın hayatında önemli bir yere sahip olduğunuz için, onlara karşı anlayışlı ve sabırlı olmalısınız. Ayrıca, çocukların yaşadığı stresli durumlardan uzak durmalarını sağlamalısınız. Sağlıklı aile ilişkileri ve güvenli bir çevre, OKB’nin önlenmesinde önemli rol oynayabilir.

Ankara’da OKB ve psikiyatri tedavileri için Psikiyatrist Doç.Dr. Cemil Çelik’den randevu alabilirsiniz. Psikiyatri doktoru Ankara listelerinde Psikiyatrist ve Psikoterapist Doç. Dr. Cemil Çelik’in ismine ulaşabilirsiniz.https://www.doktortakvimi.com/cemil-celik/psikiyatri/ankara

Yazarlar

  • Doç. Dr. Cemil Çelik

    1974 yılının ilk gününde, Ordu’da bir köy okulunun öğretmenevinde doğmuşum. Sırasıyla Çaybaşı İlkokulu, Çaybaşı Ortaokulu ve Ordu Lisesi’nde okudum. Tıp fakültesi okuma ve doktor olma hayalini 1991 yılında Gülhane Askeri Tıp Fakültesini kazanarak gerçekleştirdim. Tıp eğitiminin yanısıra birçok sportif, sanatsal ve eğitim faaliyetlerine katıldım. Özellikle futbol hayatımın önemli bir kısmında vazgeçilmezlerimden oldu. Amatör kulüplerde lisanslı olarak uzun süre futbol oynadım. 1998 yılının Ağustos ayında Tabip Teğmen olarak mezun oldum. İlk yarısı Ankara, ikinci yarısı Samsun olmak üzere 1998-1999 yılları arasında GATA’da Stajyer Doktor olarak görev yaptım. 1999-2001 yılları arasında Kıbrıs’ta pratisyen hekim olarak mecburi hizmetimi tamamladım. 2001 yılında Ankara Gülhane Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD.’da uzmanlık eğitimine başladım. 2005 yılında Psikiyatri Uzmanı ünvanını aldım. Bu dönemde Psikofarmakoloji, Bilişsel Davranışcı Terapi başta olmak üzere birçok kurs ve eğitimlere katıldım. 2005-2008 yılları arasında Erzurum Mareşal Çakmak Asker Hastanesinde Psikiyatri Servisi Klinik Şefi olarak çalıştım. Aynı zamanda özel muayenehanemde ve Kızılay Tıp Merkezinde de psikiyatri uzmanı olarak danışan gördüm. 2008 yılında girdiğim Basasistanlık sınavını kazanarak GATA Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’nda Yrd.Doç. ünvanını alarak öğretim üyesi olarak çalışmaya başladım. Travma Psikiyatrisi servisinde özellikle askeri travma yaşantıları olan, ağır derecede depresyon, kaygı, disosiyasyon ve kişilik bozukluğu gibi karmaşık ve kompleks Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) tanılı gazi ve malül askerlerin takip ve tedavisini yaptım. Askeri Psikiyatri ile ilgili birçok faaliyet ve çalışmaya katıldım. Bu süreçte birçok bireysel ve grup psikoterapisi çalışmaları gerçekleştirdim. Askeri travmaların terapisine yönelik birikimimden hareketle, sonraki yıllarda klinikte ve TSK bünyesinde travma tedavi eğitimlerinde kullanılmak üzere bireysel ve grup düzeyinde uygulanabilecek birçok broşür, doküman ve eğitim programının hazırlanmasına öncülük ettim. Doçentlik ünvanımı 2011 Mayıs ayında aldım. Şizofreni ve diğer psikotik durumlarda aile yatkınlığı üzerine olan ilgim nedeniyle yurtdışında eğitim almaya karar verdim. Bu ilgim nedeniyle Amerika Pittsburg Üniversitesinde Western Psychiatric Hospital’da 2011-2012 yılları arasında Dr. Viswajit Nimgaonkar ile şizofreninin genetiği üzerinde çalışmalar yaptım. ABD’de şizofreni ve diğer psikotik bozukluklar üzerine yaptığım çalışmalar ve eğitimim tamamlandıktan sonra Gülhane Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı Hastalıkları Kliniği’ne geri döndüm. Kadın psikoz kliniğinin sorumlu öğretim üyeliğini emekli olana kadar yaptım. Beyin uyarım tedavilerine olan ilgim nedeni ile de Amerika’da Harvard Üniversitesi’nde 2013 yılında “TMS ve Beyin Uyarım Tedavileri” ile ilgili eğitime katıldım. 2016 yılında GATA’nın Sağlık Bakanlığı’na devir işlemleri sonucunda Sağlık Bilimleri Üniversitesi’ne geçtim. Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Gülhane Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD’da Öğretim Üyesi olarak bilimsel çalışmalarıma devam ettim. 2021 Haziran ayında kendi isteğimle emekli oldum. ISST onaylı şema terapist, EMDRIA onaylı EMDR terapisti ve Sağlık Bakanlığı GETAD onaylı hipnoterapistim. Ankara Kızılay’da özel muayenehanemde danışanlarımı görmeye devam ediyorum. Evliyim ve iki çocuk sahibiyim.

    Tüm yazılarını görüntüle
  • ?s=96&d=mm&r=g

İlgili Uzman Yazıları